9 Kasım 2014 Pazar

Ekonomik Sürüş Teknikleri ve Yakıt Ekonomisi / II

Basit Ekonomik Sürüş Teknikleri:


İlk yazımızda bahsettiğimiz üzere yakıt güvenliği denildiğinde akla sadece yakıt deposundan yakıt çalınması gelmemeli. Aracın yakıt ekonomisine uygun kullanılması da yakıt güvenliği konusunun bir alt başlığıdır.

Basit ve İleri Ekonomik Sürüş Teknikleri olarak iki başlık altında inceleyeceğimizi belirttiğimiz Ekonomik Sürüş Teknikleri'nden Basit Ekonomik Sürüş Teknikleri'nin olmazsa olmazı 10 başlık aşağıdaki gibidir.


1.Bakım:

Araç bakımının sürüş ekonomisi açısından üç noktası çok önemlidir.  Lastik basıncı, teker açıları (kamber, kaster ve toe açıları) ve kinematik viskozitesi düşük motor yağı kullanılması. Lastiklerin önerilen maksimum basınçta olması, daha az enerjinin yuvarlanma direncine harcanacağı anlamına gelmektedir ki bu da yakıt tasarrufunu beraberinde getirecektir. Yeterli basınçta olmayan tekerler daha yüksek seviyede yuvarlanma direncine sahip olacaktır. Yaklaşık olarak önerilen lastik basıncından eksik olan her 1 psi için yuvarlanma direnci yaklaşık %1.4 daha fazla olmaktadır. Bu sebeple araç takip sistemleri ile uyumlu lastik basınç kontrol sistemleri özellikle filo sahibi firmalar için araçların tüm lastik basınçlarının izlenmesinde gerek yakıt ekonomisi, gerek sürüş güvenliği ve gerekse lastik maliyetlerinin optimize edilmesi noktasında faydalı olacaktır.

Diğer taraftan aracın motor bakımı da bu noktada önemlidir. Hava filtresi, enjektör gibi ekipmanların bakımlarının yapılması, araç elektronik kontrol ünitesi -ECU- yazılımının güncel olması, araç üzerindeki sensörlerin, özellikle oksijen sensörünün kalibrasyonunun yapılması yakıt ekonomisi noktasında ciddi öneme sahiptir. Diğer önemli, fakat üzerinde çok fazla durulmayan bir nokta ise yakıt buharlaşmasıdır. Bu sebeple yakıt tanıkının sıkıca kapanmış olması ve araç park edilirken yakıt tankının gölgede kalacak şekilde park edilmesi önemlidir.



2. Ağırlığın Azaltılması ve Araç Aerodinamiği:

Araç ağırlık optimizasyonu yakıt tüketimi ile birebir ilişkilidir. Ağır vasıtalar doğaları gereği yüksek yükler altında çalışmak için üretiliyor olsalar da her fazla kilogram, yakıt sarfiyatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan aracın aerodinamik sürekliliğini bozacak spoiler, rüzgarlık, çamurluk vb. kullanılması da yakıt tüketimini arttıran etmenler arasındadır. Burada gözardı edilmemesi gereken nokta yüklemenin dengeli gerçekleştirilmesi, gerek ağırlık merkezinin doğru noktada olması, gerekse açık yüklemelerde aracın aerodinamik sürekliliğinin korunması açısından önemlidir. Yurtdışında aracın aerodinamik olarak iyileştirilmesi için faydalı ve yenilikçi uygulamalar bulunmakta ve ülkemizde de söz konusu uygulamayı bilinçli yapmaya başlayan firmalar gelişmeye başlamaktadır.
Araç aerodinamiği ve ağırlığı ile ilgili dikkat edilmesi gereken bir diğer noktada da doğru trailer seçimidir. Aerodinamik optimizasyonu olmayan, gereksiz ağırlaştırılmış amatör trailerler de yakıt sarfiyatını arttırmaktadır.


3. Araç Hızı:

Araç hızı yakıt sarfiyatı için önemli bir noktadır. Optimum verim dur-kalk yapmaksızın, aracı boğmadan, en yüksek viteste seyrederek gerçekleşmektedir. Optimum hız araç cinsine ve yüküne göre değişmekle birlikte genellikle 56km/h'in üzerinde olması tavsiye edilmektedir. Amerikan Yakıt Ekonomi Rehberi'ne göre genel bir araç için optimum değer ise 80km/h ile 89km/h arasındadır. Muhakkak ki yol şartları ve trafik durumu yine yakıt tüketimini etkileyen faktörlerdir, fakat alternatif yollar kullanılarak mümkün olduğunca trafikten uzakta seyretmek yakıt ekonomisini arttıracak bir diğer faktördür. Araştırmalar göstermiştir ki doğru sürüş teknikleri ile yakıttan %5 ve üzerinde tasarruf sağlanabilmektedir.


4. Vites Seçimi:

Motor verimi hız ve torka bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Sabit hızda seyrederken araç ekstra bir kuvvete ihtiyaç duymamaktadır; daha doğrusu motor seyredilen hızda hareketi sağlamak için ekstra bir efor sarfetmemektedir. Manuel vitesli araçlar sürücüye aracın güç aralığında çok farklı noktalarda seyretme imkanı tanımakta ve yol-yük-araç karakteristiğinde kontrol tamamen sürücüde olmaktadır. Örneğin turbo dizel motor sahip bir araçta vitesin gereğinden fazla düşürülmesi, motor devrinin düşük tork bölgesinde çok fazla artmasına sebep olmakta ve bu da yakıt verimsizliğini arttırmaktadır. Böylelikle denebilir ki en fazla yakıt ekonomisi, en yüksek viteste gerçekleşir. 


5. Hızlanma ve Yavaşlama

Yakıt verimliliği araca göre değişiklik göstermektedir. Hızlanma esnasındaki yakıt verimliliği genellikle azami tork seviyesine kadar yakıt verimliliği bir noktaya kadar motor devri ile birlikte artmaktadır. Fakat bununla birlikte, yolda ne olduğunu öngörmeksizin çabuk bir şekilde hızlanmak fren ihtiyacını doğurabilir ki bu da yakıt verimsizliğinin sebeplerinden biridir. Uzmanlar yakıt verimliliği açısından çabuk bir şekilde fakat düzgünce hızlanmayı önermektedir.

Genellikle yakıt ekonomisi ani hızlanma ve frenlemenin minimum olduğu noktada en yüksek seviyelere çıkmaktadır. Yani ekonomik bir sürüş için öngörülü davranıp, yolun akışını izleyerek aracı kullanmak ve bu sayede ani hızlanma ve yavaşlamalardan kaçınarak stabil bir seyir izlemek olmazsa olmazdır. 

Bazı durumlarda ise frenleme ihtiyacı önceden kestirilemeyebilmekte ve sürücünün aniden yavaşlaması yada aracı durdurması gerekebilmektedir. Yüksek hızlarda seyretmek, yavaşlama ihtiyacı olduğunda aracı fren kullanmaksızın, düzgün bir şekilde yavaşlatmayı imkansız kılar. Diğer taraftan yüksek hızlarda aracın kinetik enerjisi de büyük olacağından tüm bu enerji frenleme ile kaybedilmiş olunur. Orta hızlarda ise bu durum daha farklıdır, aracı durdurmak veya yavaşlatmak için sürücünün daha fazla zamanı olacağından bu işlem daha düzgün bir şekilde gerçekleştirilebilir ki bu da yakıt ekonomisi için önemli bir unsurdur.

Diğer taraftan orta hızlarda seyretmek özellikle sürücülere trafik ışıkları zamanlaması konusunda avantaj sağlamaktadır. Örneğin kırmızı ışığa yaklaşırken sürücü yavaşlamak için gaz pedalından ayağını çekerek aracın kendiliğinden yavaşlamasını sağlayıp ışığa yaklaştığında freni kullanabilir. Aynı durum trafik ışığı yeşile dönerken de uygulanabilir. Özellikle zaman sayacının olduğu trafik ışıklarında araç ışığa yaklaşırken bunu gözlemleyerek aracı yeşile kalan süreyi de öngörerek aracı yavaşlatmak ve ışık yeşile döndükten sonra trafik ışığına gelecek şekilde hızı ayarlamak en mantıklısı olacaktır. Çünkü bu durum ani frenleme ve dur-kalkı önleyerek yakıt ekonomisine katkı yapacaktır.


6. Cazibeyle Seyir:

Özellikle yokuş aşağı seyrin olduğu yollarda aracın kendi cazibesiyle seyretmesine imkan tanımak yakıt ekonomisi açısından önemlidir. Fakat bunu yaparken de ülkemizde yaygın bir kanı olan vitesi boşa atıp ilerlemek yakıt ekonomisi açısından son derece yanlış ve sürüş güvenliği açısından da riskli bir durumdur.Öncelikle yakıt ekonomisi açısından incelendiğinde vites boşta olduğu zaman motor ile tekerlerin ilişkisi kesilmekte ve tabiri caizse tekerler avare bir şekilde dönmeye devam etmektedir. Bu durum da motor rölantide kalmakta ve yakıt tüketmeye devam etmektedir. Bu noktada uygulanması gereken; aracın, hıza uygun viteste tutulup gaz pedalından ayağın çekilmesidir. Özellikle yeni nesil birçok araçta ECU -elektronik kontrol ünitesi (Aracın beyni)- araç viteste olduğunda gaz pedalına basılmadığı sürece yakıt pompasının silindirlere yakıt göndermesini engellemektedir. Yani bu durumda (Aracın viteste olup, gaza basılmadığı durumda) tekerler dönerek motoru tahrik etmektedir. Hatta anlık yakıt tüketimini izlemeye olanak sağlayan birçok araçta bu durum denediğinde yol bilgisayarının yakıt tüketiminin sıfır olacağı görülecektir. Diğer taraftan vitesin boşta olduğu durumda kavrama açık vaziyette olacağından araç virajlarda savrulmaya son derece açıktır ki bu da ciddi bir güvenlik riskini beraberinde getirmektedir.

Özetle denebilir ki seyir halinde vitesi boşa alarak teker-motor bağlantısını kesmek hem yakıt tüketimi hem de seyir güvenliği açısından son derece riskli ve yanlış bir eylem olacaktır. Bu durumla ilgili enteresan bir nokta ise Amerika'nın Maine eyaletinde yayınlanan "Maine Revised Statutes Title 29-A, Chapter 29-A" isimli yayının 2064. Sayfasında operatörlerin yokuş aşağı giderken vitesi boşa almaları yasaklanmıştır.


7. Öngörülü Sürüş:

Seyir halinde araçlar birbiriyle etkileşim halinde ilerlemektedir. Trafikte gerçekleşen ani hareketler diğer sürücülerin hızlı aksiyon almalarına ve bunun da silsile yoluyla tüm trafiğe yayılmasına sebep olmaktadır. Özellikle ülkemizde akan trafikte aniden durma, sinyal vermeden sapma, güvenli takip mesafesini koruyan araçların önüne girme gibi durumlar maalesef ki sıklıkla yaşanmaktadır. Bu da hem seyir güvenliğini tehlikeye atmakta, hem de yakıt ekonomisini negatif yönde etkilemektedir. Bu sebeple gerek güvenlik, gerekse yakıt ekonomisi açısından seyir esnasında bu tür hareketlerden kaçınmak faydalı olacaktır.


8. Ek Kayıpları Minimize Etmek:

Klima kullanılırken aracın mevcut hızını koruması için 5HP (3.7kW)'a kadar ekstra güç ihtiyacı olabilmektedir. Amerikan Ulusal Enerji Laboratuvarı 2000 yılında yaptığı bir araştırmada 5lt/100km tüketime sahip konvansiyonel bir motor üzerindeki 400 W'lık bir yükün, yakıt tüketimini 0.1lt/100km arttırdığını öngörmüştür. Diğer taraftan klimanın aç/kapa şeklinde ve tam yükte çalıştırılmasından ziyade düzgün bir rejimde çalıştırılması daha mantıklı olacaktır, klimaya alternatif olarak özellikle sıcak havalarda camların açılması da bir yöntemdir, fakat camlar açıldığında hava sürtünmesi artacağından, bu yöntemle beklenildiği kadar bir verim artışı elde edilemeyebilir. Diğer taraftan soğuk havalarda kalorifer sisteminin çalıştırılması da motorun çalışma sıcaklığının düşmesine neden olmaktadır. Bu da araçlarda yakıtın yakılması için silindire verilecek havanın azalmasına sebep olabilmekte, yani yakılabilecekten daha fazla yakıtın silindir içerisine alınarak,
yanmadan dışarı atılmasına sebep olabilmektedir.


9.Rölanti Zamanını Azaltmak:

Dur-kalk şekilde araç kullanmak hem yakıt açısından verimsizdir, hem de hava kirliliğine sabit hızla hareket eden bir araca oranla daha fazla sebep olmaktadır. Bu sebeple trafiğin olmadığı saatlerde yada güzergahlarda aracın kullanılması yakıt verimliliğini arttıracaktır. Daha doğru ifade etmek gerekirse trafik yoğunluğuna bağlı olarak bazen daha uzun fakat akıcı bir yol, trafiğin olduğu kısa bir yoldan daha ekonomik olabilir. Çok az süreliğine bile olsa motoru kapatmak rölantide beklemesinden daha ekonomik olacaktır. Hatta araç üreticilerinden birçoğu otomatik start/stop özelliği olan, yakıt ekonomisi tarafından kuvvetli araçlar üretmektedir. Bu sebeple,

  • aracı boşa atmadan, mümkün olan en uzun süre viteste seyretmek,
  • rölanti yerine ise motoru stop etmek,
herzaman daha mantıklı olacaktır. Bu noktada özellikle filo sahibi firmalar düşünüldüğünde kısaltılmış rölanti zamanları daha da önemlidir. Günümüzde araç takip sistemleri motorun ne kadar süre rölantide kaldığını hesaplayabilmektedir. Bu sebeple araç takip sisteminin bu noktada faydaları yadsınamaz bir gerçektir. Diğer taraftan CANBus özelliğine sahip araç takip sistemleri ise rölanti esnasındaki yakıt tüketimini de vereceğinden kullanılmasında fayda vardır.


10. Yakıt Tipi:

Yakıt tipi yakıt ekonomisi konusundaki en önemli noktalardan biridir. Bu noktayı benzin ve dizel motora sahip araçlara göre ayrı ayrı irdeleyeceğiz fakat ülkemizin gerçeği olan, özellikle ağır vasıtalarda dizel yakıtı yerine kullanılan yağların da ne denli zararlı ve verimsiz olduğunu da açıklayıp detayını başka bir yazımızda vereceğiz.

Oktan Sayısı, benzinin vuruntu kalitesini ortaya koyan bir sayıdır. Fakat bunu benzinin kalitesiymiş gibi aktarmak doğru olmaz. Hatırlanacağı üzere farklı akaryakıt üreticileri zaman zaman farklı reklam kampanyalarıyla tüketici nezdinde böyle bir algının oluşmasına sebep olmaktadır.

Peki vuruntu kalitesi, yada vuruntu nedir? Vuruntu, benzinli araçlarda yakıt-hava karışımının sıkıştırılması esnasında piston üst ölü noktaya ulaşmadan yakıtın tutuşması anlamına gelmektedir. Yani piston krank hareketiyle birlikte yukarıya doğru hareketine devam ederken, tutuşmanın başlamasıyla aşağı harekete zorlanır. Bu da tutuşma neticesinde elde edilecek enerjinin bir kısmının yok olmasına sebep olur. Bu durum piston yüzeyinin aşınmasına ve zamanla pistonun zarar görmesine sebep olur. Sürücülerin vuruntuyu algılaması çok kolay olmamakla birlikte benzinli motorlarda motor vuruntuya girdiğinde duyulan ses genellikle "motor çınlıyor" diye ifade edilir.

Yüksek oktan sayısına sahip yakıtların yanması daha yavaş gerçekleşir ve düşük oktan sayısına sahip yakıtlara oranla yüksek basınç altında daha zor tutuşur. Bu da motorun vuruntuya girmesini engelleyici bir durumdur. Fakat burada unutmamak lazım ki motor tasarım kriterlerinden en önemlisi olan yakıt cinsini önemlidir, motor hangi oktan sayısına sahip yakıt için tasarlandıysa o yakıtı kullanmak en doğrusu olacaktır çünkü motorun, sıkıştırma oranı gibi birçok önemli parametresi oktan sayısı vb. gözönüne alınarak hesaplanır. Diğer taraftan düşük oktan sayılı yakıtla çalışmak üzere tasarlanmış bir Otto motoruna yüksek oktan sayılı bir yakıt konulması bu noktada herhangi bir fayda sağlamayacak, aksine yüksek oktan sayılı yakıt daha pahalı olduğundan gereksiz maliyet oluşmuş olacaktır. Son olarak belirtmek lazım ki günümüz araçlarında vuruntu sensörü standart bir özellik halini almıştır ve araç motorun vuruntuya girip girmediğini algılamakta ve vuruntu varsa bunu ortadan kaldıracak şekilde motoru yönetmektedir. Bu sebeple yakıt verimliliği açısından daha yüksek oktanlı bir yakıt alındığında motorun daha verimli çalışacağı çok doğru bir bilgi değildir.

Setan Sayısı, oktanın dizeldeki karşılığıdır. Dizel yakıtının tutuşabilirliğini ortaya koyan bir değerdir. Benzin motorlarındakinin aksine tüm dizel motorlarda yüksek setan sayısına sahip yakıtların verimi arttırdığını söylemek mümkündür. Çünkü benzin motorlarında ateşleme buji ile yapılırken dizel motorlarda ateşleme püskürtme neticesinde kendiliğinden olmaktadır. Sadece çok yüksek hacime sahip dizel motorlarında yanmanın daha yavaş olması istenildiğinde düşük setan sayılı yakıtlar tercih edilmektedir. Bu sebeple denebilir ki yüksek setan sayısına sahip yakıt kullanmak dizel motorlar için yakıt verimliliğini arttırıcı bir davranış olacaktır. Burada kestirilmesi gereken nokta yüksek setan sayısına sahip yakıtın maliyetinin bunu karşılayıp karşılamayacağıdır.

Son olarak yurdumuzun gerçeği olan yakıt olarak yağ kullanımına da değinmekte fayda olacaktır. Halk arasında adı 10 numara yağ olarak geçen, kimyasal olarak tam bir açıklaması bulunmayan farklı hidrolik ve motor yağlarının karışımından oluşan düşük viskoziteli -akışkan- yağlar, farklı kimyasallarla karıştırılarak yakıt olarak maalesef ki kullanılmaktadır. Bu her açıdan yanlış bir uygulamadır, şöyle ki dizel yakıtı yanabilen bir yakıt değilken 10 numara yağ parlayabilen bir kimyasaldır ve zaman zaman ulusal basında karşımıza çıkan araç yangınlarına sebeptir. 10 numara yağ kısa vadede fayda sağlıyor gibi gözükse de esasen araca ciddi anlamda zararlar vermekte, orta ve uzun vadede aracın ömrünü ciddi seviyede kısaltmaktadır. Diğer taraftan çevreye verdiği zararlar ise inanılmaz derecede ciddidir. Bu sebeple aklı selim hiçbir araç sahibinin deposundan içeri sokmaması gereken bir kimyasaldır.


Genel olarak basit ekonomik sürüş teknikleri yukarıda saydığımız 10 maddede sıralanabilir. Gelecek yazımızda ileri ekonomik sürüş teknikleri ile ilgili bilgilendirmede bulunacağız.




3 Kasım 2014 Pazartesi

Ekonomik Sürüş Teknikleri ve Yakıt Ekonomisi / I

Ekonomik Sürüş Teknikleri ve Yakıt Ekonomisi / I

Önceki yazılarımızda da bahsettiğimiz üzere artan petrol fiyatlarının etkisiyle akaryakıt fiyatları sürekli artmakta, lojistik firmaları ve son kullanıcılar her geçen gün daha yüksek maliyetli akaryakıt ile gerek profesyonel, gerekse özel araç kullanımına devam etmektedir. Artan akaryakıt fiyatları neticesinde otomotiv üreticileri öncelikli olarak ekonomik motorlar ve ekonomik araçlar üzerinde çalışmakta, daha az yakıt ile daha çok yol yapabilen araçlar geliştirmekte ve pazara sunmaktadır. Özellikle lojistik firmaları için araç tercihinde belki de bakım masraflarından bile daha önemlisi aracın yakıt tüketimi olmaktadır. Bu nedenle ekonomik sürüş ve yakıt ekonomisi firmalar için günden güne daha önemli hale gelmektedir.

Öte yandan firmalar akaryakıt maliyetlerini düşürmek için farklı teknolojilerden yararlanabilmekte. Tükettikleri yakıtı gerçek zamanlı olarak izleyebilecekleri, geçmişe dönük akaryakıt tüketimlerini araç ve sürücü bazında izleyebilecekleri Can Bus modüllü araç takip sistemlerine rağbet göstermeye başlamaktadır. Fakat denebilir ki firmalar her ne kadar Can Bus modüllü araç takip sistemleri kullansalar da elde ettikleri bu kıymetli veriyi ne şekilde okuyacaklarını, analiz edeceklerini maalesef ki pek de bilmemektedir. Bu noktada istatistiki olarak yakıt tüketimlerini inceleyen, sefer-güzergah-sürücü-araç parametrelerini iyi okuyup analiz edebilen firmalar yakıt tüketimlerini ciddi seviyede azaltmaktadırlar.

Firmalar yakıt tüketimi ile ilgili aldıkları tüm bu aksiyonlarda esasen yakıtlarının güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Egzost manifoldundan tutuşmadan atılan her damla yakıt bir anlamda milli sermayeden çalınmış yakıttır. Bu sebeple adi hırsızlık karşısında üretilmekte olan yakıt güvenlik sistemleri depodaki yakıta dışarıdan erişilmesine engel olsa da araç sürücüsünün ayağının altındaki gaz pedalı hareketleri neticesinde harcanacak yakıta maalesef ki çare olamamaktadır. Bu neden yakıt güvenliği denildiğinde sadece depodan yakıt çalınması akla gelmemeli, depodaki yakıtın en verimli şekilde yakılması da yakıt güvenliği tanımı kapsamı içerisine sokulmalıdır. Bu sebeple yakıt güvenliği ile ilgili ürünler seçilirken yakıtın sadece dışarıdan adi hırsızlık neticesinde yada iç çevreden sinsice çalınması kapsam dahilinde düşünülmemelidir. Hırsızlıkla uzaktan yakından ilişkisi olmayan, fakat yakıt tüketim karakteristikleri, ekonomik sürüş teknikleri ve yakıt ekonomisi konusunda bilgi sahibi olmayan sürücüler lojistik firmalarında verimin ciddi şekilde düşmesine sebep olmaya devam edecektir.

"Hiçbir yakıt güvenlik sistemi, ekonomik sürüş teknikleriyle kurtaracağınız yakıttan daha fazlasını veremez!"

Ekonomik Sürüş Teknikleri ve Yakıt Ekonomisi ile ilgili bilgi vermeden önce içten yanmalı motorlara sahip araçlarda gücün nasıl ortaya çıktığına bakmak daha doğru olacaktır. Öncelikle dizel yada benzinli olsun içten yanmalı tüm motorların çevrimi Carnot Çevrimi'ne dayanmaktadır. Carnot Çevrimi, ısı makinalarının genel çalışma prensibini tanımlar ve Carnot Çevrimi'ne göre bir ısıl çevrimin maksimum verimi %60-65 mertebelerindedir, bu daha da arttırılabilir ancak asla %100 olamaz. Benzinli motorların çalışma prensibini sağlayan Otto Çevrimi de, dizel motorların çalışma prensibini sağlayan Diesel Çevrimi de esas itibariyle Carnot Çevrimi'nin özelleşmiş bir halidir ve verimleri asla %100 olamaz. Yani söylenebilir ki aracınıza koyduğunuz 100lt yakıtın ancak %60-65'i mertebesinde yararlanabilirsiniz. Motorda yakılan akaryakıt neticesinde elde edilen güç tahrik organları vasıtasıyla tekerleklere aktarılmaktadır. Bu aktarma esnasında da ortaya çıkan kayıplar neticesinde teorik olarak üretilebilecek enerjinin çok daha azı çıktı olarak alınmakta ve kullanılmaktadır. Sözkonusu bu kayıpları incelediğimizde ise ekonomik sürüş teknikleri ile azaltılabilen kayıplar olduğunu görmekteyiz. Bu durum da bize ekonomik sürüş tekniklerinin ve yakıt ekonomisinin önemini birkez daha göstermektedir.

Yakıt Ekonomisi Nedir?

Yakıt ekonomisi, mevcut imkanlar dahilinde kullanılagelen yakıt miktarını azaltmaya yönelik alınan aksiyonların tamamıdır. Aynı şartlar altında, araca veya sürücüye zarar vermeksizin daha az yakıtla daha fazla çıktı/hizmet alınması yakıt ekonomisi olarak tanımlanabilir.

Ekonomik Sürüş Teknikleri Nedir?

Ekonomik sürüş teknikleri, yakıt ekonomisi gerçekleştirmek amacıyla sefer-güzergah-yük vb. şartların oluşturduğu etkinin optimize edilerek minimum yakıt sarfiyatı ile maksimum işi almak için kullanılan ileri sürüş tekniklerinin tümüdür.

Ekonomik sürüş teknikleri yöntem itibariyle Basit Ekonomik Sürüş Teknikleri ve İleri Ekonomik Sürüş Teknikleri olarak iki alt başlık altında incelemek mümkündür. Gelecek yazılarımızda Basit Ekonomik Sürüş Teknikleri ve İleri Ekonomik Sürüş Teknikleri hakkında detaylı bilgilendirmede bulunulacaktır ama şu an itibariyle genel bir özet vermek adına Ekonomik Sürüş Tekniği hakkında aşağıdaki grafiği incelemek yeterli olacaktır.


Genel olarak Ekonomik Sürüş Aktivitelerini sefer bazında 5 farklı bölgede inceleyebiliriz.

- Yavaşça Hızlan: Araç hızlanmasında minimum sürede maximum hıza ulaşmayı hedeflemek yerine zamana yayılmış, agresif olmayan hızlanma yakıt ekonomisine katkı sağlayacaktır.

- Sabit Hızla Seyret: Ani hızlanma ve yavaşlamalardan kaçınarak mümkün olduğunca sabit hızda seyretmek yakıt ekonomisi noktasında ciddi farklılıklar ortaya koyacaktır.

- Trafiği Öngör: Bilindiği üzere aracın ilk hareket anı en çok yakıt tükettiği andır. Sürekli dur-kalkların olduğu bir trafikte aracın yakıt tüketimi dur-kalk yüzünden artacaktır. Ayrıca trafik sebebiyle motor rölanti süresi uzayacağından yakıt tüketimi artacaktır.

- Yüksek Hız Yapma: İleriki yazılarımızda da inceleneceği üzere yüksek hızlara çıkmak araç yakıt tüketimini arttıracaktır. Bu sebeple ortalama hızlarda seyretmek yakıt ekonomisi açısından önemlidir.

- Kontrollü Yavaşla: Fren, motor tarafında üretilen gücün disk-kampana-balata vb. yöntemlerle soğurulması olduğundan yavaşlama esnasında freni minimum seviyede kullanmak, trafik akışına yada güzergaha göre yavaşlama ihtiyacı oluşması ihtimaline karşılık hızlanmak yakıt ekonomisi noktasında en mantıklısı olacaktır.
"En iyi şöför, en az fren kullanandır!"

Gelecek yazılarımızda Basit Ekonomik Sürüş Teknikleri ve İleri Ekonomik Sürüş Teknikleri ile ilgili detaylı bilgiler verilecektir.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Araç Takip Sistemi mi Filo Yönetim Sistemi mi?

Araç Takip Sistemi mi Filo Yönetim Sistemi mi?

Araç Takip Sistemleri pazarında artan rekabet ve hızlı gelişim sektördeki oyuncaları sürekli olarak tetiklemekte, yenilikçi ürün ve uygulamalarla pazar paylarını arttırmaya yönelik hamlaler yapmalarına sebep olmaktadır. Bu durum zaman zaman son kullanıcı ve tüketici lehine durumların ortaya çıkmasına sebep olmakta olsa da zaman da tüketicinin sorularına tam olarak cevap veremeyen, sadece pazarlama argümanı olarak kullanılan fakat toplam faydaya bir katkısı olmayan uygulamaların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Günümüzde bunun en belirgin özelliği Filo Yönetim Sistemi alanında yaşanmaktadır. Birçok araç takip servis sağlayıcısı Filo Yönetim Sistemi hizmeti sunduğunu iletmekte fakat standart bir araç takip, en iyi ihtimalle de uzaktan CanBus izleme özelliğinden ileriye gidememektedir. Peki, nedir bu Filo Yönetim Sistemi?

Filo Yönetim Sistemi (FMS), Avrupalı Ağır Ticari Araç Üreticileri Mercedes, MAN, Scania, Volvo-Renault, DAF ve Iveco tarafından 2002 yılında geliştirilen, araç üreticisinden bağımsız bir şekilde araç üzerinde uygulamalar geliştirilmesine olanak tanımak amacıyla geliştirilmiş standart bir arayüz olarak basitçe tanımlanabilir. Filo Yönetim Sistemi (FMS) üzerinden aracınızla ilgili, hız, km, devir, aks yükü, soğutma suyu sıcaklığı, yakıt seviyesi, vb. birçok farklı veriler yayınlanmaktadır. 

Yukarıda bahsettiğimiz şekilde Filo Yönetim Sistemi, kavram olarak CanBus izleme özelliğine sahip bir Araç Takip Sistemi'ne işaret etmektedir. Fakat dünya üzerindeki uygulamaları incelediğimizde görmekteyiz ki Filo Yönetim Sistemleri araç filolarına ait birçok verinin aynı anda izlendiği ve yönetildiği FiloVarlık Yönetimi platformlarına işaret etmektedir. Denebilir ki Araç Takip Sistemi, Filo Yönetim Sistemi'nin bir alt başlığı, bir özelliğidir.

İdeal Filo Yönetim Sistemi:

Filo Yönetim Sistemleri'nde olmazsa olmaz bileşenleri saysacak olursak;
  1. Araç Takip Sistemi
  2. CanBus İzleme Modulü
  3. Filo Varlık Yönetimi
Araç Takip Sistemi ve CanBus İzleme Modulü daha önceki birçok yazımızda bahsettiğimiz, sektörel anlamda bilinirliği yüksek uygulamalardır. Fakat Filo Varlık Yönetimi sektörün nispeten yabancı olduğu bir kavramdır. Filo Varlık Yönetimi, filonuzdaki tüm araçlara ait tüm verileri merkezi bir şekilde izlemenize ve yönetmenize olanak sağlayan sistemlerdir. Halihazırda bulunan Araç Takip Sistemi hizmet sağlayıcıları basit şekillerde karşılamaya çalışmaktadır. Halihazırda faaliyet odağında Araç Takip Sistemi hizmetini sağlamak olan Araç Takip Sistemi servis sağlayacıları da Filo Varlık Yönetimi ayağını basite indirgemekte, Filo Yönetim Sistemi hizmeti sağladığını idda ederken Filo Varlık Yönetimi tarafını zayıf bırakabilmektedir. Bu durumda da firmalar genellikle kendi çözümlerini kendileri üretmekte, zaman zaman profesyonellikten uzak fakat çözüm odaklı uygulamalarla yollarına devam edebilmektedir.
uygulamalar daha çok

Peki resmin tamamına baktığımızda nasıl bir Filo Yönetim Sistemi'nden bahsetmek gerekir?

Filo Yönetim Sistemi'nizin aşağıda saydığımız hizmetleri sağlıyorsa şayet gerçek anlamda bir Filo Yönetim Sistemi'ne sahip olduğunuzu söyleyebiliriz.
  • Araç Takip Sistemi olmalı.
  • CanBus izleme hizmeti verebilmeli.
  • Araçlara ait sigorta, kasko, muayene, servis, bakım vb. tüm bilgileri kapsayacak nitelikte olmalı.
  • Lojistik sektöründe ana gider kalemlerinden olan yakıtın CanBus ile tüketimini takip ederken, harcama yönetimi ile çapraz kontrolünü gerçekleştirebilmeli. Yakıt güvenliği için yeni nesil yakıt güvenlik sistemlerine sahip olmalı, yakıt deposu sürekli izlenebilmeli.
  • Yapılan seferi tanımalı, sefer özelinde gider raporu hazırlayabilmeli.
  • Sefer özelinde gelir raporu hazırlayabilmeli.
  • Araçlara ait tüm cari bilgileri bünyesinde barındırabilmeli.
  • Araç sürücülerine dair tüm bilgileri barındırmalı ve hangi seferde hangi sürücünün direksiyon başında olduğunu takip ederek sürücü karakteristiklerini tanımalı.
  • Güzergah, yük, araç, zaman ve sürücü parametreleri ile herhangi bir sefer ve yük için en uygun olacak sürücü-araç kombinasyonunu çıkartabilmeli.
  • Rota optimizasyonu yapabilmeli.

15 Ekim 2014 Çarşamba

Yakıt Güvenlik Sistemleri ve Otomotiv Sektörü

Yakıt Güvenlik Sistemleri ve Otomotiv Sektörü:

Bilindiği üzere otomotiv sanayi, mühendislik yoğun, üst seviyede kalite kontrol prosedürlerine sahip, dünya üzerinde uzay ve havacılık sanayinden sonra gelen en titiz sektör olarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle insan hayatıyla birebir ilinti olması ve üst seviyedeki rekabet sebebiyle otomotiv sektörü, hatanın çok fazla tolere edilebileceği bir sektör değildir. Otomotiv üreticileri ve tüm tedarikçikleri, bu özel durumun gereklerini yerine getirebilecek donanımda olmak durumundadırlar.

"Otomotiv sanayi, uzay ve havacılık sanayinden sonra gelen en titiz sektör olarak ön plana çıkmaktadır."

Bir aracın tasarımı, validasyonu ve üretimi esnasında çok farklı mühendislik disiplinlerinin paylaşım içinde olduğu bir çalışma ortamı  oluşturulmakta, elektronikten mekaniğe, malzeme biliminden motor teknolojisine kadar geniş bir yelpazedeki profesyoneller sıkı bir iş planı içerisinde hedefe ulaşmaya çalışmaktadırlar.

Diğer taraftan, otomotiv tedarikçileri de bu süreç içerisinde yer almakta, özellikle otomotiv sektörü için olmazsa olmaz olan, ISO TS 16949 teknik spesifikasyonunun gereklerini yerine getirmek için ciddi mesai harcamaktadırlar. ISO TS 16949 otomotiv sektörünün anayasasıdır ve kalite yönetim sistemlerinin sürekli geliştirilmesini, hatalı parça oranının düşürülmesini ve tedarik süreçlerinde sürekli iyileştirmeyi hedef alır. Kısacası ifade edecek olursak, otomotiv sektöründe araca takılacak her parça ISO TS 16949'un şartlarını yerine getirmekte olan bir firmada üretilmiş olmak zorundadır. Aksi halde orjinal ekipman üreticisi olan otomotiv üreticisi firmaların sözkonusu parçaları araçlarına takması sözkonusu olamaz.

Otomotiv Üreticileri Aracın Tamamına Çok Farklı Testler UygulamaktadırOrjinal Ekipman Üreticisi -OEM- olarak ifade ettiğimiz araç üreticilerine parça veya sistem tedarik eden firmalar, sözkonusu parça veya sistemin validasyonu için zorlayıcı şartlar altında testler gerçekleştirmektedir. Parça veya sistem özelinde tüm bu testler gerçekleştirilirken, OEM tarafından da aracın tümünün validasyonu için yine çok zorlayıcı koşullar altında testler gerçekleştirilmekte ve araca ait tüm detaylar titizlikle incelenmektedir. Diğer taraftan, parça veya sistemin tüm testleri başarıyla tamamlaması önemli olduğu kadar bunu sağlayacak firmanın da tüm operasyonlarının güven verir ve daha da önemlisi, sürdürülebilir olması gerekmektedir. Yani bir firmanın işlevlerini yerine getiren bir parça veya sistemi üretebiliyor olması kadar, bunu sürdürebiliyor olması da çok önemli bir kriterdir. Bu sebeptendir ki OEM tedarikçisinin sadece tasarım, üretim, kalite kontrol gibi departmanlarını denetlemekle kalmaz finans, tedarik zinciri yönetimi, insan kaynakları gibi ürün kalitesi ile ikinci dereceden ilintili departmanları da denetler ve sürekli iyileşmeleri konusunda zorlayıcı olur. Söylemekte fayda var ki OEM'ler, birçok durumda Tier 2 olarak ifade edilen tedarikçisinin tedarikçisini de denetlemekte ve tedarikçisinin kaliteli yarımamulü sürdürülebilir bir şekilde temin edebileceğinden emin olmak istemektedir.

"...bir firmanın işlevlerini yerine getiren bir parça veya sistemi üretebiliyor olması kadar bunu sürdürebiliyor olması da çok önemli bir kriterdir."

Otomotiv sektörü için hal böyleyken, aftermarket olarak ifade ettiğimiz yedek parça sektöründe
Araç Validasyon Testinden Bir Kesitdurum ne şekilde ilerlemektedir? Yedek parça sektöründe bir taraftan orjinal yedek parçalar pazarda yer almaktayken, diğer taraftan yan sanayi olarak tabir edilen, otomotiv üreticileri nezdinde herhangi bir validasyona sahip olmayan parçalar da pazarda yoğunlukla bulunmaktadır. Özellikle fiyat avantajı sağlayan sözkonusu sistemler, OEM tarafından herhangi bir onaya sahip olmadığından sözkonusu parçanın çalışma ortamında birlikte çalıştığı parçalarla uyumu yada ortam koşullarına karşı gösterdiği reaksiyon tamamen bir muamma olarak kalmaktadır.Özellikle ülkemizde, herhangi bir mesnete dayalı olmayan, tamamen gözlemsel veya sezgisel yöntemlerle parçanın herhangi bir sıkıntı çıkarmadan çalışacağı öngörülmektedir. Fakat unutmamak gerekir ki otomotiv sektörü, araç üzerindeki en basit bir civatanın bile kaç Nm tork ile sıkılacağına kadar detaylı bir mühendislik çalışmasının olduğu, ciddi bir sektördür. Kaldı ki bir binek araç düşünüldüğünde, motor hariç toplamda 15.000 kalem parçanın sorunsuz bir şekilde tedarik edilip birşleştirilmesi ancak ciddiyette gerçekleştirilebilecek bir durumdur.

"...otomotiv üreticileri nezdinde herhangi bir validasyona sahip olmayan parçalar da pazarda yoğunlukla bulunmaktadır."

Peki Yakıt Güvenlik Sistemleri özelinde durum nedir? Yakıt deposu gibi, araçta kritik bölge olarak nitelendirilen bölgelere uygulanan bu ürünler nasıl bir tasarım, validasyon ve üretim prosedürlerinden geçmektedir? Bu noktada belirtmek gerekir ki pazarda aktif olarak yakıt hırsızlığını önlediğini idda eden sistemlerden hiçbiri, maalesef ki bırakın ISO TS 16949'un gereklerini yerine getirmiş bir organizasyonun içerisinden çıkmamaktadır.Hatta daha da vahimi, bir mühendislik disiplininde tecrübe sahibi olmamış, mühendislik formasyonuna sahip olmayan firmalar tarafından üretilebilmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz, kritik bölge olarak tanımlanan bölgelerde kullanılan bu ekipmanlara nasıl güvenecekseniz? Halihazırda otomotiv üreticileri konuyla ilgili bir çözüm sunmazken, pazarda aktif olan yakıt güvenlik sistemi aracınız için uygun bir ekipman olacak mı?

Bu noktada, ürettikleri ürünlerle ilgili üreticilere sormanız gereken ve deklare etmesini istemeniz gereken genel noktalar aşağıdaki gibidir;
  • Ürünün tasarım kriterleri nelerdir?
  • Ürünün bir DVP'si mevcut mudur? (DVP: Design Verification Plan - Yapılan Tasarımın hangi şartlar gözönünde bulundurularak yapıldığını ve ürünün bu şartları karşılayıp karşılamadığının kontrolünde kullanılan tasarım validasyon planı)
  • Ürün seri üretime geçmeden önce hangi testlerden geçmiş, test sonuçları neler?
  • Ürünün tasarımı esnasında malzeme tercihi nasıl yapılmış? Malzeme seçim kriterleri neler?
  • Üretimle ilgili nasıl bir kalite kontrol prosedürü işletilmekte? Üretimden çıkan tüm ürünlerin aynı seviyede olmasını sağlamak için neler yapılmakta?
  • Ürün hangi standartları karşılamakta, hangi regulasyonlara tabi? 
Yukarıda ilettiğimiz sorular ve türevlerine karşı alınan cevaplar, ürün hakkında genel bir kanının oluşmasını sağlayacak, daha da önemlisi üretici firmanın otomotiv şart ve gereklerini yerine getirecek kapasite, eğitim, tecrübe ve kültüre sahip olup olmadığı noktasında size fikir verecektir. Elbetteki tüm işletmeler karlılığını arttırmak ve sürekli ilerlemek için faaliyet gösterirler. Özellikle satış ve pazarlama ekipleri, kendilerine verilen hedefleri tutturmak için ciddi bir emek ve mesai harcalar. Fakat bu, pazarlama aktivitileri esnasında herhangi bir dayanağı olmayan, pozitif argümanlarla desteklenmeyen, tamamen hayal mahsulü ve müşterisi olan sizleri manipüle edecek şekilde davranılması gerekir demek değildir. Bu sebeple, özellikle bir yakıt güvenlik sistemi tedarik etmeniz sözkonusu olduğunda iletişime geçtiğiniz firma temsilcilerinin; sıradan bir satış personeli terminolojisiyle mi konuştuğu, yoksa otomotiv sektöründe olduğunu gösterir şekilde mühendislik terminolojisini kullanan bir satış profesyoneli mi olduğu çok önemlidir.

Unutmayın, otomotiv ciddi bir iştir ve ciddi bir teknik bilgi ve tecrübe birikimi gerektirir.

9 Ekim 2014 Perşembe

Akaryakıt Fiyatları ve Yakıt Hırsızlığı

Akaryakıt Fiyatları ve Yakıt Hırsızlığı



Günümüzde, siyah inci olarak adlandırılan petrol dünyanın en hızlı tükenen ve aynı hızla değerlenen bir enerji kaynağı olarak göze çarpmaktadır. Petrol fiyatlarındaki artışlar doğal olarak pompaya yansımakta ve Türkiye gibi petrol rezervleri açısından fakir ülkelerde akaryakıt fiyatlarının artmasına sebep olmaktadır.


Dünya Petrol Rezervleri ve Dağılımı
Dünya Petrol Rezervleri ve Dağılımı
Akaryakıt fiyatlarındaki bu sürekli artış, hususi araç kullanıcılarından çok lojistik vb. sektörlerde iş yapan firmaları vurmakta, her geçen gün maliyetlerinin artmasına sebep olmakta ve özellikle firmaların ülke dışındaki rekabetlerinde ellerinin zayıflamasına sebep olmaktadır. Firmaların ana gider kalemi olan akaryakıttaki bu tutarsız durum firmaların cesaretini kırmakta, risk alma noktasında çekinik davranmalarına neden olmaktadır. Yaygın olarak gözü kara diye nitelendirilebilecek ülkemiz firmaları bu noktada gözü kara davranmaktan ziyade güvenli limanlarda kalmayı tercih etmek zorunda olabilmektedirler.



Yıllara Göre Petrol, Benzin ve Motorin Litre Fiyatları
Yıllara Göre Petrol, Benzin ve Motorin Litre Fiyatları































Diğer taraftan akaryakıt fiyatlarındaki artış sebebiyle diğer gider kalemlerini kısmaya çalışan firmalar bakım ve personel giderleri konusunda tasarruf etmeye çalışmakta, bilinçsiz tasarruf çalışmaları neticesinde kısa vadede sonuç alınsa bile orta ve uzun vadede kronik problemlerle ortaya çıkmaktadır. Bilinçsiz tasarruf aktiviteleri neticesinde özellikle araçların emanet edildiği sürücülerin eğitimlerine yeteri kadar özen gösterilmemektedir. Bu da yüksek yakıt tüketimi, yada aracın servis maliyetlerinin artmasına sebep olmaktadır. Diğer taraftan bir diğer bilinçsiz tasarruf aktivitesi olarak firmalar araçlarının bakımları konusunda ödün verebilmekte ve bu durum da orta ve uzun vadede araçlarla ilgili daha büyük problemlerin oluşmasına, aracın efektif ömrünün kısalmasına sebep olabilmektedir.


Dünya Petrol Fiyatları Sıralaması
09/06/2014 Verilerine İstinaden Türkiye, 160 Dünya Ülkesi
İçerisinde En Pahalı Akaryakıtı Kullanan 9. Ülkedir

Tüm bunların dışında firmalar araç takip sistemleri gibi sistemler vasıtasıyla araçlarını takip etmekte, rota optimizasyonu gerçekleştirmekte, CanBus sistemleri ile yakıt tüketimlerine dair verileri gerçek zamanlı olarak izleyip kaydederek yakıtlarından maksimum verimi almaya çalışmaktadır. Fakat ne yazık ki gerek dış ortamdan gerekse iç ortamdan araçların yakıt stoklarına gelen ciddi tehditler olmakta ve bu durum firmalar için önemli bir sıkıntı oluşturmaktadır. Örneğin ağır vasıta özelinde ortalama max. yakıt stoğu 700lt mertebesindedir ve güncel rakamlarla hesapladığımızda bu 3.500,00TL gibi bir rakama tekabül etmektedir ki bu durum da yakıt hırsızlarının iştahını kabartmakta ve araçta bulunan yakıtı muhtelif yollarala ele geçirmeye çalışmalarına sebep olmaktadır.

Yakıt hırsızlığı konusunu temel olarak iki başlık altında incelemek yerinde olacaktır.

Dış Çevreden Gelen Yakıt Hırsızlığı Tehditleri: 

Sözkonusu tehdit neticesinde gelen saldırılar genellikle adi hırsızlık olarak gerçekleşmekte, ve özellikle gece saatlerinde, araç park halindeyken yakıt depo kapağının sökülmesi ve bir transfer pompması yardımıyla hızlıca içerideki yakıtın tahliye edilimesi şeklinde gerçekleşir. Adi hırsızlık olduğundan süreklilik arzetmeyen ve zaman zaman medyada da karşılaştığımız klasik mazot hırsızlığı haberlerine konu olan durumlardır. 

İç Çevreden Gelen Yakıt Hırsızlığı Tehditleri:

İç çevreden gelen yakıt hırsızlığı tehditleri adi hırsızlıktan farklı olarak daha nitelikli bir hırsızlık çeşididir. Zamana yayılmış, küçük hacimlerde gerçekleşen hırsızlık şeklidir. Özellikle araca ulaşımı olan, iç çevre mensubu kimseler tarafından gerçekleştirildiğinden dikkat çekmez. Özellikle bizim toplumumuz gibi ikili ilişkilerde samimiyetin ön plana çıktığı, şüphecilikten uzak bir yapı olduğundan firma sahipleri/yöneticileri yada ilgilileri tarafından farkedilmesi zor bir durumdur. Fakat toplam zarara bakıldığında adi hırsızlık sonucunda oluşan zarardan çok daha fazlasının meydana geldiğini söylemek mümkündür şöyle ki; 700lt hacime sahip bir depodan her akşam çekilecek 30lt yakıt çıplak gözle çok farkedilmemekle birlikte ayda 900lt gibi bir toplam yakıtın çalınması anlamına gelmektedir. Bu durumun önüne geçmenin de en kolay ve mantıklı yolu CanBus özellikli Kaan Elite Can tarzı ürünler kullanmak olacaktır. Çünkü bu noktada sadece CanBus bilgisi veren araç takip sistemleri de yeterli olmayacak, depo kapak pozisyonunun izlenmesi ve kayıt altında tutulması önemli olacaktır.

Lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmalar için karşı karşıya kaldıkları genel durumun özeti yukarıdaki gibi olup özellikle mazot güvenliği konusunda hangi tehdite karşı ne şekilde önlem alınılması gerektiği konusu esas itibariyle ortadadır.